SAHAFLARDAN BİRİ BANDABULİYA NO:50

Söyleşi: Ezgi Örnek

“Burada hiç sahaf var mı?”, Kıbrıs’a dair sorduğum ilk sorulardan biriydi. Sonra sevgili Fatoş (Avcısoyu Ruso), “bir tane var aslında”, dedi ve Rıdvan Arifoğlu’nun Bandabuliya’daki dükkânından bahsetti Lefkoşa’da yürürken. Sanırım ertesi gün gittik oraya. Zihnimde, hem bir sahafın bulunamayacağı bir yerde hem de  orayla bütünleşmiş bir hâldedir Rıdvan’ın dükkânı. Bir çarşının içine girdik, meyve sebze satıcılarını gördük ilk, yemişleri, Kıbrıs’a özgü el işlerini, uzun bir tezgâha dizilmiş kitapları daha sonra. Görüntünün az dışına, güzel bir ayrıntı olarak ilişmiş burası. Rıdvan ise kitaplarını okurla baş başa bırakacak kadar geride, kitaplara yaslanmış birinin dinginliğiyle duruyor dükkânında. Başımı kaldırdığımda ilk baskılar ve kıymetli kitaplar için ayrı bir raf gördüm, önce Can Yücel’i seçti gözüm. Kıbrıs’ta iki kitabevi dışında gördüğüm bu tek sahaf, sevdiğim birine rastlamış kadar mutlu etti beni. Hem kitapçı gözüyle hem okur gözüyle uzunca bir hikâyeydi; çok çeşitli bunca kitabın, plağın dükkânda bir araya gelişi, çarşının orta yerinde bir sahaf oluşu, Ada’da tek oluşu, Rıdvan’ın şair yanı… Bir sahaf, şair ve yazar olan Rıdvan Arifoğlu’na sormak istediğim ne varsa biriktirdim.

Rıdvan’a ve Fatoş’a candan teşekkürler.

Birkaç ay öncesine kadar Kıbrıs’ın tek sahaf dükkânıydı Bandabuliya No:50. Sahaf dükkânını açma sürecine kadar sen kimdin, kitaba dair uğraşların nelerdi ve Ada’da bir sahafın tek başınalığı nasıl başladı?

Sahaflara ve sahafiyeye olan yakınlığım fiziksel olarak 1992’de başladı. İstanbul’a gittiğim ilk gün çevrede asgari yaşam ihtiyaçlarına bakındım, ertesi sabah da aradığım kitapları bulmak için sahaflarda buldum kendimi. Kütüphanelerde bulamadıklarım için sahaflara gidiyordum. Ertesi yıl aynı dönemde İstanbul’a Michael Jackson konseri için bir ay öncesinden gitmiştim. Normalde konser bir yıl önce yapılacaktı. Michael Jackson’ın hassas teni sağ olsun, konser için İstanbul’a daha erken gittim. O iki-üç hafta, havanın serinliği, sahaflarda yeni bulduğum kitapları okuma heyecanı bir önceki yıla göre nedense daha güzeldi. Neyse… 2003’te Kıbrıs’a dönünce askerliği yaptım, mimarlıkta perspektif dersi verdim filan. 2010’da da tereddütlerle bir dükkan açtım. Dükkanı kapattığımda üzgündüm, bir daha sahaf dükkanı açarsam ne olayım bu memlekette dedim kendi kendime. Sonra yine sahne tozu 2015’te gelip boğazıma yapıştı, tükürdüm, bir önceki tükürüğümle birlikte güzelce onu da yalayıp işe koyuldum.

Kendi tecrübemden yola çıkarak kitapçılığın, okuyucu yanımı körelttiğini düşünüyorum. Binlerce kitap gördüm ancak çok azını gerçekten okuyabilecek vakit bulabiliyordum. Kitapçılıkla beraber bir şair, yazar kimliğine sahip olduğunu ve hâlâ üretmeye devam ettiğini biliyorum. Sahaf serüveni başladıktan sonra kitaba bakışında bir değişim oldu mu? Şair, yazar yanına etkisi ne oldu? Ya da yalnız bir okur olarak bunca kitabın arasında kendi okuma düzenin nasıl?

Şiire etkisi oldu, trafik gürültüsünün olmadığı bir yerde çeşitli kesimlerden konuşmaları dinliyor, tavırları görüyorum. Tam cümbüş… Esasen ilk başta tam tersiydi. Şiir beni iteledi. Ben nasıl bulamadığım kitaplar için sahaflara gidiyorsaydım burada bulamadığıma göre onu kendim yapmalıydım. Zamanla az yazan, karnını yazmak dışında bir işle doyuran, çalışan şairlere, yazarlara daha yakın olduğumu anlıyorum. Hayatla ilgili farklı tecrübeleri var. Az ve öz. Sahaflığa başlayınca kitaplarla ilgili eksik mozaikler bütünlenir gibi oldu. Mesela popüler, çok okunan yazarlara bakmak için biraz zaman geçmesini bekliyordum, şimdi ise sürekli incelemek zorunda hissediyorum. Bu zevkli ama yazmak ve sahaflık etmek kolay diyemem. Kitap tasnifinde epeyce karışıklık yaşıyorum. Kendi kütüphanemi düzenlemek zor oluyor. Bu dükkanı ilk açtığımda kütüphanemin yaklaşık beşte birini ayırdım. Okuduğum, temiz okuduğum, dükkanda olması gereken ve rahat bulunabilir olan kitapları ayırdım. O kitaplar bir destek güç gibi bir yıl arkamı kolladı, onları satıp zaman kazanırken başka iyi kitapların peşine düşmem için daha fazla vaktim oldu.

Yıllardır Bandabuliya’dasın. Kitaplara ve dükkânında yer verdiğin diğer ürünleri nasıl temin ediyorsun? Sahafa gelen okur, müşteri döngüsü nasıl, talepleri ne yönde? Nitelikli kitap ayrımı var mı?

Bana yüzlerce insan kitap getiriyor. Onlar adına satıyorum. Bazen de hibe ediliyor. O yüzden çeşitlilik vardır diyebilirim. Bazı konular çok eksik kalmış deyip hayıflanıyorum ama her zaman böyle olacak. Bir de İstanbul’dan çok kitap alıyorum ama salgından dolayı bir süredir Türkiye’ye gitmedim. Sahafa gelen müşteriden genelde memnunum. Müşteri olarak göremiyorum bile. Zaten bu kültür yerleştikçe okurlar da bir şeyler öğrenir. Yani biraz da senden dolayı memnun olacağın şekle sokmak için uğraşırsın. Nitelikli kitapları az sayıda okur talep ediyor. Şaşırmıyorum ama çabalıyorum yine de.

Sahafların üye oldukları ve belirli bir komisyon alan çeşitli kitap satış siteleri var. Sen bunlardan birine üye misin? İnternet satışlarıyla ilgili değerlendirmen nedir?

Üye değilim. Kargo masrafı Kıbrıs ile Türkiye arası çok fazla çünkü. İnternetten satış iyi tabii, vakit açısından.

İstanbul’da her yıl sahaf festivalleri düzenlenir. Kimi zaman da sahaflar kendi aralarında kararlaştırdıkları bir semtte tezgâh açar. Böyle bir etkinliğe katıldığın oldu mu? Bu anlamda Ada’da tek başınalığını nasıl yorumlarsın?

Bunu İstanbul’daki sahaf arkadaşlardan söyleyen oldu ama tek başıma yapıyorum işleri. Çok  bölünürsem esas meseleyi, kitapların içeriklerini kaçırırım diye geri duruyorum. Zaten İstanbul’da çok zaman geçiremem.

Senin için dükkânındaki en nadide kitap  ya da kitapların hangileridir? Saklayıp da satmak istemediğin özel baskılar oldu mu? Düzenli gelen koleksiyoncular ve arşivciler var mı?

Koleksiyoncular geliyor. Düzenli de var düzensiz de. Türkiye’deki koleksiyon mantığından biraz farklı çalışıyor buradaki mantık. Ben kitapların içeriğine bakarım, geriye kalan ise profesyonelce yaptığım bir iş. Kendim için okurken işim için de okumuş olurum. Beğendiğim baskılar olur tabii ama onlara tasarım çerçevesinden bakarım. Sattığım kendi kitaplarımın bir kısmı nadirleşen kitaplardı. İçeriği aynı olan yeni baskılarla onların yerini doldurdum.

Kimi kitapların içerikten bağımsız, kendine has hikâyeleri vardır. Sahafı diğer kitapçılardan ayıran da bunun gibi incelikleri barındırmasıdır. Sahaflığı hobi olarak ya da emekli uğraşı olarak değil de uzun vadede sürdürmek isteyenlere neler söylemek istersin?

Hobi olarak sadece sahaflığı değil hiçbir işi yapmasınlar derim. Zenginseler bölüştürsünler veya iyi bir şeyler yapsınlar. Sahaflık için bir politika belirlemeliler. Hem iyi kitapları ucuzlatmak, hem nadir kitapları kurtarmak, satmak, korsan kitaba da karşı olmak istiyorlarsa sabır gerekir. Sadece nadir şeyler satacaklarsa veya sadece popüler kitabı ucuzlatmak isterlerse işleri daha kısa süreli ve daha kolay olur.