Kader Bolat, Faruk Duman’ın Ve Bir Pars, Hüzünle Kaybolur romanı üzerine yazdı.
Faruk Duman’ın “Ve Bir Pars, Hüzünle Kaybolur” romanı, Hep Kitap etiketiyle 3.baskıya ulaşmış, bir solukta okunabilecek kısa bir roman. Duman’ın doğa ile kurduğu ilişkiyi gözler önüne seren roman boyunca masalsı bir atmosferde, düşle gerçeğin iç içe geçtiği bir form karşılar okuru. Mekânın belirsizliği -Anadolu’da herhangi bir kasaba- atmosferin tekinsizliği, masala yakın anlatım biçiminin doğal bir sonucudur.
(Faruk Duman / Ve Bir Pars, Hüzünle Kaybolur / Hep Kitap, 3.baskı 2019)
Bu romanda, doğa dile gelir; anlatının başat ögesi olur adeta.
“ Gökyüzü arada bir ışıklanıyor, rüzgâr ağaçları dövdükçe ağaçlar birer ayı gibi böğürüyordu.”(s.75)
Metinde, belirsiz bir kasabanın ormanında hüzünlü bir parsa rastlanır zaman zaman. Bu pars neden hüzünlüdür, bilinmez. Koca ormanda yalnız oluşudur belki de hüznünün sebebi. Kahramanımız, okumuş ve yıllar sonra kasabasına dönmüştür. Ormanda parsla karşılaştığında kendisi gibi yalnız olduğunu hissedip onunla özdeşlik kurar.
“ Onunla dostluğumuzun başladığı gündü. Yaklaşıp burnunun ucuyla ayakkabılarımı önüme ittiği zaman, kürkünün nasıl eşsiz güzellikte olduğunu görmüştüm. Temiz, hoş kokulu, ışıltılar taşıyan bir kürktü bu. Her yanından yaşam fışkırıyordu. Onurlu, bilge bir duruşu vardı. Yine de onun da benim kadar yalnız olduğu anlaşılıyordu.” (s.57)
Orman, karanlıkta bir yaratığa dönüşmektedir. Uzuvları olan, ürperten bir yaratık gibi çeşitli sesler çıkarmaktadır.
“Dışarısı karanlıktı. Yine aynı şeyi hissediyordum; orman, karanlığın, yağmurun etkisiyle uyuyan, yer değiştiren, homurdayan bir yaratığa dönüşmüştü.” (s.74)
Pars’ın peşinde ise bir baba-oğul vardır. Ormanın derinliklerinde, elde tüfek parsı izlerler. Av ve avcı hikâyeleri Duman’ın öykülerinde de sıkça ele aldığı bir konudur. Bu romanda, Avcı Kemal’in hikâyesine rastlanılır.
“ Köylülerin Avcı Kemal adını verdikleri bu eşkıya. Gerçi yine de iyi kalpli biridir. Ama kader onu ormana sürüklemiştir. Bu ne zaman olmuştur? Avcı Kemal, Avcı Kemal olmazdan önce.”(s.27)
Anlatı diline bakıldığında kısa, etkili cümleler göze çarpar. I. tekil anlatımın hâkim olduğu metinde masalsı bir dile yakın hatta onu aşan bir dil kullanılmıştır. Tümceler çoğu zaman fiilimsilerle bitmektedir. Okuyucu için boşluklar, yeni imgelemler oluşturma alanı bırakan bir anlatım biçimidir bu. Modern masallara atıfta da bulunur yazar. Zaten kadim anlatılar, masallar, efsaneler yazarımızın anlatıcılığının temel özelliklerindendir. Ceren’e masaldan bölümler aktarırken Rapunzel ‘in uzun saçlarına değinir kahramanımız.
Metinde yer yer atmosferin sisli oluşu, parsın hüznüne de denk düşmektedir.
“ Pars, o hep hüzünlü ifadesiyle yavaş yavaş geri çekildi. Ve siste kaybolup gitti.”(s.33)
Anlatılan aynı zamanda bir yolculuk hikâyesidir. Pars’ın ardı sıra giden bir gencin hikâyesi.
“Aklım parsta kalmıştı. Belki ondan yeni bir iz görecektim.”(s.48)
Dil içre dil oluşturmayı başaran yazar, yerel ve artık unutulmaya yüz tutmuş söyleyişleri bulup onları parlatmak noktasında da hünerlidir. (koygun, durdukta, burgaçlanarak…)Yerelden evrensele ulaşan çizgisinde, yazarın dil işçiliğindeki titizliği dikkat çekicidir. Masallardan, düşlerden, rüyalardan gerçeğe kapılar açan bir metindir “ Ve Pars, Bir Hüzünle Kaybolur.” Zannımca yazar, bu kitabında kurduğu dil ve anlatı dünyasıyla Sus Barbatus’un alt yapısını oluşturmuş gibidir.