Ölü Canlar’ın Deha Yazarı Nikolay Gogol

Bedriye Korkankorkmaz

Günlerin bize oynadığı en acımasız oyun yaşlılık değil, insanlığımızdan bizi uzaklaştırmasıdır. İnsanın en zor sınavı dostunun yanında olduğu gibi düşmanın da yanında olmasıdır zor günde. Kırgınlıklar yeni kırgınlıkları değil; barışmaları getirmeli. Biziz bu çarkın kesintisiz dönmesini sağlayan. Güçsüz olmaktan bize güçsüzlüğümüzü anımsattığı için korkuyoruz. Güçlü insanlardır bizim idolümüz. Çünkü ayakta durmak için başka insanların gücüne tutunmamız lazım. Çünkü kendi güçsüzlüğümüzü o insanların gücünde ödüllendirmemiz lazım. Hırsın senin hayatındaki karşılığı inandıklarını savunmaktı. Ruhun mevsimler gibi değişken değildi sevgili Gogol. Sen kendine çok fazla saygı duyarak yaşıyorsun. Sana bu yüzden imreniyorum. İnsanlar seni kalbinden yaraladı. Kalbin tanıdıkların için atış pilogramı olmasına karşı kendine saygını yitirmedin. Herkes ama herkes sadece yaşamak için yaşarken sen niçin yaşadığını biliyorsun. Neden hiç kimse sana ulaşamıyor? İnsanlar seni aşağılayamayacaklarını biliyorlar. Onlara bu gerçeğin farkına nasıl vardırıyorsun? Hayatında hiç kimse aşağılandığı için ölmüyor. Özgürlüğüne düşkün birçok insan eline tutuşturulan bir ekmek karşılığında özgürlüklerinden vazgeçiyor. Ben senin hiçbir şeyi kabullenmediğini gördüm. Bu yüzden mi hayata sımsıkı bağlısın. Doğayı tamamlayan her şey senin için bir anlam ifade ediyor.  Sen her zaman sınırlarını aştın. İnsanlar kendi dert ve tasalarından köşe bucak kaçarken sen başkalarının dertlerini ve tasalarını kendine dert ve tasa edindin. Gördüğün duyduğun ve hissettiğin hiçbir duyguyu umursamazlık etmedin. Senin yaşamını şekillendiren şeyler kabullendiğin değil kabullenmediğin şeyler oldu. Evet sevgili Nikolay Gogol bunlar senin kişiliğin hakkındaki düşüncelerim. Bu düşüncelerimi senin yüzüne karşı söylemeyi çok istiyorum. Umarım bu çağrıma kulak verirsin, bu dünyadaki serüvenini tamamlamış olsan bile. Nasılsa ruhların ölümsüz olduğunu düşünüyorum; tıpkı yapıtlarının ölümsüz olduğu gibi. Ormanda yürürken kafamda bu tür düşüncelerle cebelleşiyordum. Yorulmuş olacağım ki, sırtımı bir çınar ağacına dayadım etrafımı seyretmeye başladım. Elimdeki yapıtta Gogol hakkında yazılanları okuyordum. Bir an yanıma bir bayın yaklaştığını fark ettim. Görür görmez onu tanımıştım. Karşımda duran Bay Gogol’du. Bana sevgiyle baktı. Yanıma oturdu. Elimdeki kitabı aldı. Kendi hakkında yazılanları okudu. Bir süre benim gibi çevreyi seyretti. Bana gülümsedi. “Ben de seninle doğaçlama bir söyleşi yapmak istiyordum yazım sanatım hakkında. Sorularını yanıtlamak için karşındayım. Ormanları ben de çok severim. Oksijeni ciğerlerime çekmeyeli yıllar olmuştu. Yeryüzünde olmaktan memnunum.”

“Sevgili Gogol,  Ölü Canlar ile Müfettiş yapıtların hakkındaki düşüncelerini benimle paylaşır mısın?”

“Sevgili Bedriye toplumsal düşünen Rus eleştirmenleri Ölü Canlar ile Müfettiş’te Rus taşrasındaki sosyal tabakanın kınandığını düşündüler; böylece asıl önemli noktaları gözden kaçırmış oldular. Benim kahramanlarım köy ağaları ile memurlardır hepsi o kadar. Bulundukları çevre ve sosyal koşullar önemsiz etmenlerdir; tıpkı Mösyö Bloom’un Vişni-Voloçok’taki bir öğretmenin karısı olabileceği gibi. Benim kahramanlarımın içinde bulundukları çevre koşulları gerçek hayatta nasıl olursa olsun ben onları kendi dehama göre uyarladım. Ölü Canlar’da paşlyaki  ve paşlyaçki’ye  kabarık ölü canlar koleksiyonu benim ağız tadı ile tuhaf ayrıntılar zenginliğiyle betimliyordum ki, bu da kitabın bütününü  destansı şiir seviyesine yükseltiyor. Benim tarafımdan Ölü Canlar’a ince bir düşünceyle eklenmiş esrarengiz alt başlık da şiirdir zaten. Çiçikov’un esasen gerçekçilikten kopuk bir dünya içindeki esaslı gerçekdışıcılığı, içinde yaşayan bir budala olarak kendini belli etmektedir; çünkü her hareketinde gaf üstüne gaf yapar. Hayaletlerden korkan bir kadından ölü canlar almak ahmakçadır; zira kendini beğenmiş kabadayı Nozdrev’le böyle uygunsuz antlaşma yapmak akılsızlıktır. Çiçikov’un suçu sıradan bir suçtur; onun yazgısı içimizde duygusal bir tepki uyandırmaz.  Çiçikov’un satın aldığı ölü canlar kâğıt üzerinde isimlerden ibaret değildir. Bunlar benim dünyamın sert kanat çırpınışlarıyla dolduran ölü canlardır; Manilov’un ya da Karaboçka’nın N. İlindeki ev hanımlarının, yapıtta boy gösteren sayısız başka küçük insanın sarsak ruhlarıdır. Ben şeytanın varlığına Tanrı’nın varlığından daha çok inanıyordum.  Çiçikov doğuştan kara yazgılıdır ve o kara yazgısına doğru, ancak N.ilindeki paşlyaki ve paşlyaçki’lerin kibar ve hoş bulacağı bir şekilde, hafifçe sağa sola sallanarak yürür. Andrey Bely Ölü Canlar’ın ilk cildinin tamamı için şunları söylemiştir:“Canlar”ın ilk cildinin tamamını, kendi ekseni etrafında dönerek bağlantılı çubuklarını seçilmez kılan bir tekerlek gibi değerlendirmiştir; toparlak Çiçikov’un yaşamının her döngüsünde tekerlek teması yeniden peydahlanıyordu.” Müfettiş piyesinin arka planının dokusuna canlılık veren yan karakterleri toparlamaktan haz alıyordu eleştirmenler. Çiçikov’un maceralarının seyrinde etkili olmasa da Çiçikov tanıştığı toprak sahipleriyle birlikte sahnedeki yerlerini alırlar. Yan karakterlerin sahnedeki yerlerini almaları teknik bakımdan bazı yetersizlikleri içinde barındırsa da, benim kullanıma hazır tuttuğum bir numaram daha vardır. Romanın yan karakterleri, çeşitli eğretilemelerin, mukayeselerin ve coşku patlamalarının yan cümlecikleriyle oluşturulmaktadır. Okuyucu canlı kahramanlar doğuran dikkat çekici konuşma biçimleriyle karşı karşıyadır. Şu örnekte olduğu gibi: “Hava bile isteyerek bu dekora uymuş gibiydi; güneşli bir gün de değildi, kapalı da;  sadece garnizon erlerinin giydikleri eski kaputlarda bulunan mavi-gri renkli bir gündü. O garnizon askerleri ki, hafiften sarhoş oldukları pazar günleri haricinde,  barışçıl bir asker sınıfıdırlar”. (s. 49). Graham’a göre Ölü Canlar Rusya’nın kendisiydi. Benim de ekonomik durumum düzelmişti Roma’da Baden-Baden’de kışı geçirebilecek duruma gelmiştim. Bölüm 9’da da, ben ölü canların satın alınıyor olmasının ilde yarattığı canlandırıcı karmaşayı özel bir vurguyla aktarmak isteyenince, birdenbire yan karakterler ortaya çıkar. Yıllardır deliklerinden çıkmayan taşralı beyler birden ortaya çıkar vereceğim örnekte olduğu gibi: “Daha önce kimsenin duymadığı bir Sisoy Patnufyeviç ve bir Makdonald Karloviç [anılan ismin yaşamdan kopukluğunun ve bu insanın gerçekdışılığının, hayal içinde bir yalan olduğunun altını çizmek gerek] çıkmıştı ortaya; sonra,  elinde mermi yarası bulunan, uzun ince inanılmayacak kadar boylu poslu [kelimesi kelimesine çevirirsek uzun mu uzun, hiç görülmemiş derecede boyu] biri…” (s.53). Aynı bölümde ben hiç kimseye ad takmayacağımı açıklıyorum hangi adı takarsam takayım kahramanlarıma imparatorluğumuzda bu addan biri mutlaka çıkacaktır ve ciddi alınganlıklar gösterecektir. Ben Çiçikov’un gizi hakkında çene çalan iki hararetli hanımın, isimlerini açığa vurmasına engel olamadım;  o an karakterlerimin dizginleri elimden çıkmış, saklaması gereken gizi açığa vurmuşlardır. Ben özellikle bir uzaklık ve optik çarpıklık hissi vermek için bazı isimlerin yabancı kökenliye benzemesini tercih ediyordum. Bu isimlendirme telaşından salt insanlar değil eşyalarda payına düşeni alıyorlardı. N ilindeki memurların iskambil kâğıtlarına verdikleri evcil hayvan isimleri dikkat çekicidir. Benim eşyayı görme biçimimle okuyucunun eşyayı görme biçimi aynı kıyaslamaya tabi tutulabilir. Şu bir gerçek ki, Puşkin ortaya çıkmadan önce Rus edebiyatı yarı kör haldeydi. Andrey Beliy, sadece hakiki dâhilerin eserlerinde bulunan o tuhaf bilinçaltı ipuçlarını  izleyerek, bu sandığın Çiçikov’un karısı olduğunu belirtmişti. Aslında Çiçikov benim insanlığa ermemiş tüm kahramanlarım gibi iktidarsızdır. Pavel Çiçikov ne kadar Pickwick’e benziyorsa, Madam Koroboçka da Sindirella’ya o kadar benzer. Sabakeçiv heybetli ve cüsseli yapısına karşı kitaptaki en şiirsel tiptir. Ölü Canlar  iki kez yeniden canlanır: Önce onları kendi hantallığıyla donatan Sabakeçiv   aracılığıyla, sonra da Çiçikov tarafından benim şiirsel yardımımla. Benim memleketimden uzaklığım Rusya’nın geleceğini uzaklığıma dönüştürmüştür. Ben bir şekilde kendi eserimin geleceğiyle özdeşleştirmiştim. Rusya’daki okuyucularım benden Ölü Canlar’ın ikinci bölümünü yazmamı beklediği için ben de kendimi bu cildi yazacağıma kendimi inandırmaya çalışıyordum. Bana göre Ölü Canlar Çiçikov’un N ilinden ayrılışıyla sonlanmaktadır.”

 “Verdiğin bilgilerden ziyade dostluğun için sana yürekten teşekkür ederim sevgili dostum.”

“Asıl ben sana teşekkür ederim sevgili Bedriye.”

————–

Kaynak:  Rus Edebiyat Dersleri. Vladimir Nabokov. Türkçesi: Yiğit Yavuz, Fatih Özgüven, Ayşe Nihal Akbulut. İletişim Yayınları. S. 42-102.

Kaynak: Gogol. Bir Delinin Hatıra Defteri. Türkçesi: Mazlum Beyhan. Sosyal Yayınlar. S.1.