Diyar Atak
Yunus’un İzniyle
Dışarıda kalan bir şairi yazmayı nasıl hak gördüm kendime. Israrla dışarıda kalan bir şairi içeri almayı mı kastediyorum. Ne kişidir Azrail ki / Kastedebile canıma / Ben onun kendi kastını / Kendine zindan eyleyim dizeleriyle ölüm korkusunu yenerek ölüm duygusunu yumuşatan Yunus geldi aklıma. Canını almaya gelecek olan Azrail’e bile kafa tutar Yunus şiiriyle. Azraile kafa tutmanın yolu şiir midir, bunu bilemiyorum. Bir şaire kafa tutmanın yolu ise şiirine kastetmek olsa gerek. Bir şaire kafa tutacak yaşa geldiğimde dahi buna ne gücüm ne vicdanım yetmeyecek. Bunu biliyorum ancak şunu demekte de sakınca görmüyorum, Yunus’un izniyle:
Ne kişidir ki şair
Kastedebile canıma
Ben onun kendi kastını
Kendime zindan eyleyim
Yunus’un izniyle bir şey söylemeyi hak görüyorsa kendinde bir şair, bir şairi de yazmayı öyle hak gördü kendisinde. Kastetmek sözcüğünün ikinci ve en sevdiğim anlamı olan kıymak sözcüğüne dayanarak yazacağım, bundan sonra yazacaklarımı. Bir şairin kastı, şiiridir. Şiirine kıymak gelir mi elimden, gelmez. Ben onun kendi kastını kendime zindan eylerim de yine kıymam bir şiirine bile.
Kelimelerin davranmaları gerektiği gibi davranmadığı zamanlar olur. Bu tür durumlarda ne yapmamız gerektiğini çoğu zaman bilemeyiz. Bir zaman görmezden gelmeye çalışırız ama biliriz ki elimiz kolumuz bağlıdır. Daha önce de başımıza gelmiştir bu. Hatırladığımız kadarıyla kendimize şunu deriz, biz bu suçu daha önce de işledik. Bu yüzden olanları kapıya kadar uğurlar, başa gelen çekilir der ve yine inandığımız şeye döneriz. İnandığımız şey, geçmişte kalmışsa ne yapacağız. Neye tutunacağız. Bunu hiç düşünmeyiz.
Genelgeçer görüşe göre geçmiş sabittir, olan olmuştur, geri alınması mümkün değildir; gelecek ise açıktır, öngörülemez olumsallıklara bağlıdır. Burada bu genelgeçer görüşün tersini öne sürmemiz gerekiyor; geçmiş geriye dönük etkide bulunan yeniden yorumlara açıkken gelecek kapalıdır, zira içinde yaşadığımız evren belirlenimcidir. Geleceği değiştirmenin mümkün olmadığı anlamına gelmez bu; sadece geleceği değiştirmek önce geçmişi değiştirmek yani farklı bir geleceğe açılabilecek bir şekilde yeniden yorumlamak gerektiği anlamına gelir.1
Şairin Var Yokuşu
Ölüm, kişiyi var olma zorunluluğundan kurtarır.2 Bu cümledeki kişi daima şairin kendisidir. Çünkü ölünce ancak kendisine gelebilir bir şair. Bu yüzden yazdığı şeye şiir deriz. Şiir, kişiyi yok olma zorunluluğundan kurtarır diyebiliriz öyleyse.
Ölünce kendine gelen şairin başına gelenleri anlamanın yolu şiirinden geçer. Her şairde olduğu gibi. Şiir, farklı yerlerde başımıza gelmesiyle düşündürür bizi çoğu zaman. Dışarıda kalanlar için şiir yaratım, dışarıda olanlara nazaran daha zordur. İşte Fadıl Öztürk de dışarıda kalan bir şair. Şiir, onun başına cezaevinde geldi. Hep şunu savunurum, dışarıda olanlar olarak hiçbirimiz kendimizden bir şair yaratamayız ama bu dışarıda kalanlar için geçerli bir düşünce değil. İçeride olanlar demiyorum, fark ettiniz. Dışarıda kalanlar. Fadıl Öztürk’ü anlatmayı kendimde nasıl hak gördüğümü anlattım, o hâlde neden dışarıda kalan başlığını tercih ettiğimi de anlatayım. Fadıl Öztürk’ü araştırırken onu ilk bulduğum yer Başak Canda’nın arşiviydi. Bir saate yakın bir sohbet. Bu konuşmanın bir yerinde şunu dediğini hatırlıyorum. Bir insan eğer gerçekten inandığı düşüncelerini söyleyecekse en başta gideceği yerin yolunu iyi bilecek. O yola hâkim olacak, öyle söyleyecek ne söyleyecekse. Bunu diyordu Öztürk, hem de dışarıda iken. Bu yüzden dışarıda kalmış hissidir önemli olan, daima dışarıda kalmak. Tamamen inandığımız şeylerin dile geliş anı aslında bizim içeriye girdiğimiz an olmalı. Anlamını böyle kazanır ancak.
Şiirin başka bir şey gerçekleşmediğinde gerçekleşen şey olduğunun farkındayız. Fadıl Öztürk de bunun farkına varmış olmalı ki müebbet cezasını çekerken dört duvar arasında şiirle tanışmış. Kendi varlığını kavramakta zorlanmış ki şiirle tanışmış. İnandığı hayatta yanılmadığını görmüş ki şiirle tanışmış. Yoksa ne diye suyu uyandırmamızı ister. Yoksa ne diye ses ister bizden. Asıl ses ondan çıkarken.
Dersim/Mazgirt doğumlu olan Fadıl Öztürk 67 yaşında. 1981’de politik bir davadan müebbet cezaya çarptırıldı ve on yıl hapiste tutuldu. İlk kitabı Suyu Uyandırın Sesim Olsun, Enver Gökçe Şiir ödülü aldı ve 1988’de Belge Yayınları tarafından yayımlandı. 1991 yılında af yasasıyla dışarı çıkan Öztürk, o günden beri dışarıda kalıyor.
Şimdilik bu kadar. Fadıl Öztürk’ü anlatmaya devam edeceğim.
1 Slavoj Žižek, Oğuz İnel- Zaten Yoktular, Metis 1.Basım 2021.
2Abdullah Rıza Ergüven- Yunus Emre, Berfin 1.Basım 2001.